24 Ekim 2010 Pazar

Medal of Honor 2010 İncelemesi

Steven Spielberg’in yönetmenliğini yaptığı Saving Private Ryan (Er Ryan’ı Kurtarmak) filmini bilmeyeniniz yoktur. 1998 yılında sinemalarda gösterildiğinde olay yaratmış, özellikle de filmin başındaki D-Day sahnesi ile sinema tarihine adını kazımıştı. Hepimizin oldukça etkilendiği bu savaş sahnesini 2002 yılında monitörlerimize taşıyan Medal of Honor ismindeki oyun ile, aynen filmde olduğu gibi, Omaha Beach üzerinde yaşanan o kanlı savaş sahnesini yeniden yaşamıştık. Öyle bir oyundu ki, resmen koltuklarımıza çivilenmiştik. Baştan sona sürekli filme gönderme yaparak ilerleyen ilk Medal of Honor, bizlere İkinci Dünya Savaşı atmosferini çok iyi yansıttı ve hemen benzer oyunlar piyasaya sürümeye başladı. Hatta yıllardır kıyas içerisinde olduğu Call of Duty de, Medal of Honor’ın piyasayı kasıp kavurmasının ardından çıkagelmiş, ikili arasında büyük bir mücadele ortaya çıkmıştı.

Yıllar boyunca hem Call of Duty hem de Medal of Honor tarafında seri halinde birçok oyun piyasaya sürüldü. İnişli çıkışlı grafik izleyen Medal of Honor serisi, ilk çıkış yaptığı dönemdeki başarısını şu günlerde mumla arıyor. Öyle ki, son olarak piyasaya çıkan Airborne bölümü ile dibe vurduğunu söyleyenler bile oldu. Bana göre vasatı aşan bir oyundu, ama rakibi Call of Duty çıtayı çok yükseğe çıkarınca artık esamesi okunmamaya başladı.

[Resim: 12.jpg]

Tüm bu olumsuz taboyu ortadan kaldırmak adına EA Los Angeles yapımcıları, Medal of Honor serisini hak ettiği yere getirmek için her şeye yeniden başlamaya karar verdi. Yeni bir ekip, kendini tamamiyle yeni nesil Medal of Honor’ı yaratmak için ofise kapattı. Tıpkı oyundaki karakterler gibi saçları sakallarına karışan ekip, yeni nesil Medal of Honor’ı iddialı biçimde piyasaya sürdü. Peki bu kadar çaba karşılığını buldu mu?..

Ben bu sahneyi bir yerden hatırlıyorum

Yeni nesil Medal of Honor, günümüz FPS’lerinde karşımıza çıkan tüm klişeleri içinde barındırıyor. İşin kötüsü tüm bu klişeler, oyunun en iyi yanı olarak yansıtılmaya çalışılıyor. Araç içinde hareket ederken, işlerin ters gitmesi ve hemen akabinde yaşanan pusuya düşme sahneleri ile oyunlara başlamaya artık alıştık. Eskiden bu tip sahneler etkileyici gelir, bizi havaya sokardı. Ancak şimdilerde hangi oyun araç içinde başlasa anlıyoruz ki, bir şeyler ters gidecek ve araçtan inip hayatımızı kurtarma çabası içine gireceğiz.

Oyunumuza dönecek olursak, yeni nesil Medal of Honor yüksek tempoda, sürekli çatışmaların yaşadığı, su katılmamış bir FPS oyunu. Serinin önceki yapımlarının aksine bu sefer modern arenada savaş veriyoruz. Amerikanın gizli bir takımının üyesi olarak, Afganistan’da terörist avı içerisinde buluyoruz kendimizi. Aslında hikayenin gidişatına bakarsak, her şey çok güzel başlıyor. Tempo yüksek, düşmanlar her yerde. Tam bir gerilla savaşı. Yani maceranın etkileyici olmaması için hiçbir sebep yok. Gelgelelim biraz ilerleyince, bir şeylerin eksik olduğunu hissediyorsunuz. Aynen rakibi gibi modern silahlara, modern savaş arenalarına sahip, ama yine de çatışmalarda bir ruh eksikliği var. Sanki lunaparklarda kurulan poligonlara ateş ediyormuşuz gibi bir his hakim. 

Çizgimi çekerim, yolumu çizerim

Bir FPS için bunu söylemekten hep nefret etmişimdir, ama ne yazık ki, Medal of Honor fazlasıyla çizgisel bir oyun. Maceranın her anında takım arkadaşlarımızla birlikte ilerliyoruz. Daha doğru bir ifadeyle, onları izliyoruz. Takım arkadaşlarımız bir yerde konuşlanırsa, anlıyoruz ki, düşman geliyor ve siper almamız lazım. Zaten oyunun büyük bir kısmı pusuya düşüp, savunma yapmaktan geçiyor. Ben hayatımda bu kadar sık pusuya düşen bir askeri takım görmedim. En gizli görevlerde bile nasıl oluyorsa hep pusuya düşüyor, canımızı son anda kurtarıyoruz. Hayat felsefesi savaşmak olan bu askerler, TSK’nın kısa süreli asker eğitimlerinde bile öğrettiği “Pusuya Karşı Gelme Teknikleri”nden bihaber sanırım. Vadinin orta yerinden gidersen, tabii ki çapraz ateşe alırlar adamı.

Bahsettiğim bu pusuya düşme durumunun tempoyu hayli yükseltiyor. Bu bir artı mı, yoksa eksi mi, bunun kararını kendiniz verebilirsiniz, ama bana sanki sadece aksiyon yaratabilmek için üretilmiş bir çare gibi geldi. Aksiyon artmasına artıyor, ama bizim yapmamız gereken sürekli siper arkasından düşman avlamak. Kimi zaman siperler arasında geçiş yapmamız ve dürbünle bombardıman yapılacak yerleri belirlememiz gerekiyor. Aksi halde düşmanlar hiç bitmiyor. Yani yerinizde sabit durur, şu düşmanlarının kökünü kazıyayım derseniz, ne kadar kazırsanız kazıyın, mağaralardan terörist çıkmaya devam ediyor.

[Resim: 13.jpg]

Sırıkla atlama, koşarak atla

Çizgiselliği ön plana çıkaran bir diğer sorun da, takip ettiğimiz takım arkadaşlarımızın kimi zaman bizim erişemeyeceğimiz yerlerden geçmesinde meydana geliyor. Haritanın her yerinde görünmez duvarlar olduğu için, kimi yerlerde diz boyundaki bir kayaya çıkamıyoruz. Üstelik takım arkadaşımız orayı bir çırpıda geçiyor ve biz de arkadaşımızın yanına gitmek için etraftan dolaşmak zorunda kalıyoruz. İşin ilginç yanı, ilerleyen bölümlerde, diz mesafesinden atlayamayan kahramanımız, yeri geldiğinde boyunu aşan engellere bana mısın demiyor.

Tüm bu anlattığım öğeler, oyunun A noktasında B noktasına sağ salim gitmek üzerine kurulu olduğunu ispatlıyor herhalde. Yapımcılar bize demiş ki, “Benim istediğim yoldan git, benim istediğim siperin arkasında dur, ben de senin karşına rakipleri dizeyim, vur Allah vur...”

Sürekli düşman vurduğumuz için mermimiz de azalıyor haliyle. Böyle bir durum olunca hemen takım arkadaşlarımızın yanına gidiyoruz. Onlardan mermi isteyebiliyoruz. Fakat bunu yapabilmemiz için mermimizin bitmesi gerekli. Aksi halde, “Elindekilerle idare et dostum” gibi bir cevapla karşılaşabiliyoruz. 

Maceranın büyük kısmında siper arkasından düşman avlıyor olsak da, kimi zaman kapı kırıp, binalara baskın yaptığımız da oluyor. Genelde hep tek katlı binalara ve mağaralara giriyoruz. Bu yüzden, üst kata çıkıp kontrol etme gibi bir derdimiz yok. Kimi kapıları kırarken ağır çekime geçip düşman avladığımız da oluyor. Bu sahneler sinematik bir görüntü oluşturuyor. Ancak oyunun en güzel anlarının tamamı önceden yazılmış script’lerden oluştuğu için heyecan seviyesi düşüyor. Tam çok ilginç bir olay olacakken kontrol bizden gidiyor ve izlemeye başlıyoruz. Küçük bir çatışma veya patlama ardından bilin bakalım ne oluyor? Yine pusuya düşmüşüz! Bu da canımız pahasına savunma yapma zamanının geldiğini belirtiyor.

Elindekinin kıymetini bil

Silah çeşitliliği bol olsa da, genellikle elimizde olanları kullandığımızda daha başarılı oluyoruz. Mermi sorununu da yanımızdaki arkadaşalarımız sayesinde çözdüğümüz için silah değiştirmenin pek bir gereği yok. Zaten teröristlerle çatıştığımız için, düşmanların silahları da çok ilgi çekici değil.

Görevlerin çeşitliliği arttırabilmek için ATV ve helikopter kullanmamıza imkan tanımışlar, ama hemen heyecanlanmayın. Açıkçası ben heyecanlanmıştım, ama oynayınca heyecanımı kaybettiğim için söylüyorum, hayalkırıklığı yaşarsınız. ATV, sadece bir yerden başka bir yere gitmek için kullanılıyor. Üzerindeyken ateş edemiyoruz. Önümüzdeki takım arkadaşımızı takip ediyor, bir noktada duruyor, tüm düşmanları öldürüp, bir sonraki noktaya kadar sürüyoruz.

[Resim: 14.jpg]

Helikopter kullanımı ise tam bir facia. Bu bölümde tek yapmamız gereken aşağıdaki düşmanlara ateş etmek ve füze yollamak. Helikopter zaten kendi kendine gidiyor, bizim kontrol etmek için hiçbir etkimiz yok. Sadece ateş ediyoruz. Yıllar evvel incelediğim Terrorist Takedown’u hatırlattı bana bu bölüm. “Eğer helikopteri kullanamayacaksam, pilot koltuğunda ne işim var?” diye kendi kendime sorup durdum. Eğer Black Ops’taki helikopter bölümü de böyle olacaksa, hiç olmasın daha iyi.

Veli Göçer iş başında

Biraz da teknik açıdan bahsedelim. Tek kişilik oyun motoru, Unreal Engine 3’ün epeyce elden geçirilmiş hali olarak karşımıza çıkıyor. Modern Warfare’e benzeyebilmek için çabaladıklarından, kendilerine has bir yapı yakalayamamışlar. Animasyon konusunda çok başarılı oldukları söylenemez. Patlama efekleri ise komik denecek seviyede. Koskoca bir bombayı patlatsak bile sanki çatapat patlatıyormuşuz gibi etki yaratıyor. Binalar ve bazı siperler yıkılabiliyor. Bu da stratejilerimizi etkiliyor haliyle. Çoğu zaman yer değiştirmek zorunda kalıyoruz, ama yıkılan veya daha doğrusu yok olan objeler çok da gerçekçi durmuyor. 

Şöyle bir örnekle yıkılan binaların nasıl gözüktüğünü açıklayayım: İçinde ağır makineli silah olan bir kulübeyle karşılaştığınızı varsayalım. Dürbününüzle işaretlediniz ve bombardıman yapılması için talimat verdiniz. Uçaklar geliyor, bombalar düşüyor ve bam, o taştan kulübeden eser kalmamış. Ne etrafa bir şeyler fırlıyor ne de yerde moloz yığınları kalıyor. Cesetler zaten buhar olup uçtuğu gibi moloz adına da hiçbir şey kalmayınca gerçeçilik bir anda yok oluyor.

Bu durum, tek katlı bir binayı savunduğumuz bölümde de karşımıza çıkıyor. Dört bir yandan düşman saldırısı altındayız ve içinde bulunduğumuz binanın duvarları yoğun mermi yağmuru yüzünden yavaş yavaş dökülüyor. Birkaç dakika sonra binadan geriye sadece bir iki tane taş yığını kalıyor. Peki o koca evi oluşturan moloz yığını nereye gitti? Normalde molozların altında kalmamız lazım... Gerçekçi yapalım derken gerçeklikten epey uzaklaşmışlar.

Harita tasarımlarının beklentimin çok altında kaldıklarını söyleyebilirim. Hem bölümler küçük hem de ilginç hiçbir öğe içermiyor. Sanki daha evvel orada bulunmuşsunuz gibi, kolayca yolunuzu buluyorsunuz. Zaten oyun çizgisel olduğu için kaybolmak imkansız. İnsan biraz özgürlük ve geniş harita istiyor. Medal of Honor bana, bundan 10 sene evvel oynadığımız FPS’leri anımsattı. Dört bir yanı görünmez duvarla çevrili haritalarda dolaşır, şikayet etmezdik. Şimdilerde ise özgürlüğümüze kavuştuğumuz oyunlar karşımıza çıkınca Medal of Honor sönük kaldı. Söz gelimi geçenlerde incelediğimiz Halo ile kıyas yaparsam, bölümlerin boyutları ve özgürlüğü konusunda Medal of Honor’ın çok çok geride kaldığını söylemeliyim.

[Resim: 15.jpg]

Kulaklarım iyi duyar vesselam

Yeni nesil Medal of Honor’ın en başarılı olduğu konu kesinlikle sesleri. Seslendirmeler çok başarılı yapılmış, telsiz konuşmaları da gayet etkileyici. Patlama sesleri, kulağınızın yanından geçen merminin vızıltısı, bağırışmalar, kısacası ses konusunda her şey üst düzeyde. Ancak ses konsunda kafama takılan bir şey var, o da 1 km uzağa ateş edebildiğimiz dürbünlü tüfek ile vurduğumuz düşmanın kafasının patlama sesini duyabiliyor oluşumuz. 1 km ötedeki o sesi duyabilmemiz biraz saçma olmuş. Ses konusunda beni en çok etkileyen bir konu ise telsiz konuşmaları oldu. Seslendirmeler iyi olduğu için konuşmalar da insanı gaza getiriyor, ama telsizde konuştuğunuz bir takım arkadaşınızın yanına giderseniz, hem telsizden hem de gerçek sesini aynı anda duyabiliyorsunuz. Bu daha evvel hiçbir oyunda karşılaşmadığım bir ayrıntıydı. Müzikler konusunda da ortalamayı geçen Medal of Honor’ın özellikle savunulması zor ve tehlikeli noktalarda çalan melodileri insanı havaya sokmayı çok iyi başarıyor. 

Biraz da yapay zekadan bahsetmek isterdim, ama ne yazık ki zeka pırıltısı ile pek karşılaşmadığım için açıklayacak bir şey de bulamıyorum. İki tip düşman görüyoruz: Siper arkasından ateş eden ve sabit duran ağır makineli tüfek ile mermi kusan düşman. Başka sipere geçmek veya stratejilerini değiştirmek gibi bir dertleri yok. Hepsi hayatından bezmiş, “Ölsem de kurtulsam” der gibi, olduğu yerden ateş edip duruyor. Böyle olunca hepsini keklik gibi avlıyoruz. Yanımızdaki takım arkadaşlarımız da teröristlerle fazla haşır neşir olmaktan onların zeka seviyesine inmiş. Siperde bekleyip duruyorlar. Ne zaman ki ileri doğru bir hamle yapıyoruz, ancak o zaman hareket ediyorlar.

Çoklu oyuncudan ne haber?

Tek kişilik oyun ile çoklu oyun kısmını farklı ekipler hazırladığı için çoklu oyun modlarına girdiğimizde her şey baştan aşağı değişiyor. Grafiklerinden tutun, karakterinizin hareketlerine kadar her şey, farklı. Tamamiyle çoklu oyuncu modlarının, hızına ve akıcılığına uygun olarak tasarlanan çoklu oyuncu oyun motorunun, senaryo modundan daha iyi olduğunu söyleyebilirim. En azından amaca iyi hizmet ediyor.

[Resim: 10.jpg]

Afganlar ve Amerikan güçlerinin bulunduğu iki taraftan birini seçebildiğimiz çoklu oyuncu modlarında üç farklı sınıf bulunuyor: Rifleman, Special Ops ve Sniper. Bölümler genellikle, yıkık dökük barakalar ve sığınaklardan oluşuyor. Bölümlerde sıcağı ve kuraklığı adeta hissediyorsunuz. Çoklu oyuncu modlarında takım oyunu çok ön plana çıkıyor. Bad Company 2 ile kıyaslayacak olursak, daha hızlı ve akıcı olduğunu söyleyebiliriz. Aynen Modern Warfare 2’de olduğu gibi her isabetli atışımızın ardından deneyim puanı kazanıyoruz ve bunu kendimizi geliştirmek için kullanıyoruz. Çoklu oyuncu modları senaryoya oranla daha fazla vakit harcayacağınız, hatta oyundan daha fazla zevk almanızı sağlayacak özelliklerle bezenmiş.

Toparlayacak olursak, yeni nesil Medal of Honor, yüksek beklenti içine girdiğim, ama oynadıktan sonra büyük hayal kırıklığı yaşadığım bir oyun oldu. Beta testinde umutlandığımız ve yapımcı ekibe de çok güvendiğimiz için beklentilerimizi yüksek tutmuştuk, ancak gördük ki, o kadar da umutlanmaya gerek yokmuş. Medal of Honor, o ilk piyasaya sürüldüğündeki atmosferinden ve havasından epey uzakta. Rakibi Call of Duty’nin yakaladığı başarıya yaklaşabilmek için, ona benzemeye çalışmış ve ne yazık ki, temasının dışına çıktığı için başarı elde edememiş. Çoklu oyuncu modları daha uzun süre oyalayacak olsa da yaklaşık dört saatte biten senaryo modu yüzünden oyunun tadı damağınızda kalacağını da unutmayın. 

Dipnot: Oyun çıktı. Fiyatı: $59.95

Mekan KAZAN

HER BEŞİKTAŞ'lının (özellikle devamlı İnönü'deki maçlara giden arkadaşlarımız bilirler) maçtan önce eğlendiği, şarkılar söylediği, zulaları sakladığı, içtiği, ortamıdır 

Aşağıdaki linki tıklayarak Beşiktaş'la benimsenmiş Kazan'ın tarihçesini okuyabilir, resimlerine bakabilirsiniz.. Saygılar... 


http://www.kazan.com.tr/ 

BEŞİKTAŞ JİMNASTİK KULÜBÜ

Kulüp İsmi: Beşiktaş Jimnastik Kulübü 
Kuruluş İsmi: Beşiktaş Bereket Jimnastik Kulübü 
İlk Başkan: Mehmet Şamil Bey 
Kuruluş Tarihi: 1903 
İlk Şampiyonluk: Jimnastik 1911 
Futbol Şubesi Kuruluş Tarihi: Ağustos 1911 
Futbolda İlk Şampiyonluk: 1919 İstanbul Türk İdman Birliği Ligi 
Futbol Liglerine İlk Katılış Tarihi: 1919 
Renkler: Siyah - Beyaz 

Adres 
BJK Plaza 
Akaretler Süleyman Seba Caddesi, No. 48 
Beşiktaş 80680 
İstanbul/TÜRKİYE 

Telefon 
+90 (212) 310 1000 (pbx 100 HAT) 

Faks 
+90 (212) 258 8194 

Aktif Branşlar 

Atletizm - Basketbol - Bedensel Engelliler - Boks - Briç - Futbol - Güreş - Hentbol - Jimnastik - Kürek - Masa Tenisi - Satranç - Voleybol 

Yapılmış Sporlar 

Bilardo - Binicilik - Bisiklet - Eskrim - Halat Çekme - Halter - Hokey - Judo - Okçuluk - Su Sporları 

TARİHÇE 

1902 sonbaharında Beşiktaş Serencebey Mahallesi'nde, o zamanın Medine Muhafızı olan Osman Paşa'nın konağının bahçesinde, 22 kişilik genç grup, haftanın bazı günlerinde toplanıp jimnastik hareketleri yapmaktaydı. Başta Osman Paşa'nın oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket ile mahellenin gençlerinden Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri, Nazımnazif, Cemil Feti ve Şevket Beyler’in aralarında bulunduğu gençlerin ilk ilgilendikleri spor branşları, özellikle barfiks, paralel, güreş, halter, aletli ve aletsiz jimnastikti. O sıralarda siyasi hareketler dolayısıyla her türlü toplanmadan ürkerek hafiyeler dolaştıran 2. Abdülhamit'in adamları Serencebey'deki bu toplanmaları haber alınca, spor yapan gençler bir baskınla karakola götürüldü. Bu sporcu gençlerin bir kısmının saray erkanına yakın olması, ayrıca o dönemlerde kötü gözle bakılan futbol oynamadıkları ve sadece beden hareketleri yaptıklarını belirtmeleriyle gergin durum yumuşadı. Hatta saray çevresinden Şeyhzade Abdülhalim bu sporcuları destekledi ve sık sık antrenmanları seyretmeye başladı. Ünlü boksör ve güreşçi Kenan Bey de antrenmanlara gelerek güreş ve boks hareketleri göstermeye başladı. 
1903 Mart'ında ise özel bir izinle Bereket Jimnastik Kulübü kuruldu. 1908'de Meşrutiyet'in ilanıyla sportif hareketler biraz daha serbestlik kazandı. 31 Mart 1909'daki siyasi olaylardan sonra Edirne'de bulunan Fuat Balkan ve Mazhar Kazancı, Hareket Ordusu ile İstanbul'a geldi. Siyasi olaylar yatıştıktan sonra iyi bir eskrim hocası olan Fuat Balkan ile başta güreş ve halter sporlarını yapan Mazhar Kazancı, Serencebey'de jimnastik yapan gençleri bularak birlikte spor yapma fikrini kabul ettirdi. Fuat Balkan, Ihlamur'daki evinin altındaki yeri, kulüp merkezi yaptı ve Bereket Jimnastik Kulübü'nün adı Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak değiştirildi. Böylece jimnastik, güreş, boks, eskrim ve atletizmin ön planda tutulduğu güçlü bir spor kulübü meydana geldi. Fuat Bey'in arkadaşları Refik ve Şerafettin Beyler de iyi birer eskrimciydi. 

Bu arada Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey'in teşvikiyle Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü, 13 Ocak 1910 tarihinde tescil edilen ilk Türk spor kulübü oldu. Semtin gençlerinin bu spor kulübüne ilgisi büyüdü ve spor yapan üyelerin sayısı bir anda 150'ye yükseldi. Kulübün merkezi de Ihlamur'dan Akaretler'de 49 numaralı binaya taşındı. Bir süre sonra bu bina da küçük gelince, yine Akaretler'de 84 numaralı binaya geçildi. Bu binanın arkasındaki bahçe de bir spor sahası haline getirildi. 

Kulübün ilk kurucuları şöyle oluştu: 

Ahmet Fetgeri (Deniz albayı) 
Mehmet Ali Fetgeri (Öğretmen-Yazar) 
Fuat Balkan (Emekli Binbaşı-Kocaeli mebusu) 
Mehmet Şamil Osmanoğlu (Osman Paşazade) 
Hüseyin Bereket 
Nazım Nazif Ander (Kadızade-Ziraat Mühendisi) 
Hamza Erkan (Osman Paşazade-Eski Afyon Milletvekili) 
Behçet Bey 
Kenan Bey (II.Abdülhamit'in özel muhafızı) 
Mehmet Paşa (Seryaver) 
Deli Fuat Paşa 
Fethi Bey (Hava Yüzbaşısı) 
Muhittin Paşa (Eski Kahire Büyükelçisi) 
Ali Kılıç (Eski Gaziantep milletvekili) 
Mazhar Kazancı (Süvari Subayı) 
Ziya Karamürsel (Hazine-i Hassa Müdürü) 
Ahmet Paşa (Sürre Emiri) 
Şükrü Paşa (Eski Viyana Büyükelçisi) 
Mahmut Naci Bey (Fizan milletvekili) 
Şevket Cenani (Başvekil Kadri Paşazade) 
Cami Bayburt (Fizan milletvekili) 
Kurucuların ortak özellikleri çoğunun Kafkas kökenli olmalarıdır. Ahmet ve Mehmet Ali Fetgeri kardeşler, Gürcistan tahtına kadar yükselmiş, Batum civarından göç etmiş bir soydan gelmektedirler. Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket, Dağıstan aslanı Şeyh Şamil’in soyundan gelmektedirler. 

BEŞİKTAŞ VE FUTBOL 

Kulübün faaliyetlerini hızlandırdığı ilk dönemde futbol gölgede kalmışsa da, 1910’ların sonundan itibaren kulüpteki atlet ve jimnastikçiler futbola daha fazla ilgi duyup, kendi aralarında maçlar yapmaya başladılar. O yıllarda gençliğin ilgisi futbola kaymak üzereydi ve Beşiktaş Kulübü’nün az ilerisinde Valideçeşme ve Basiret gibi iki güçlü futbol takımı kurulmuştu. 1911 Ağustos’unda Valideçeşme futbol takımının başkanı ve kurucusu olan Ahmet Şerafettin Bey (Şeref Bey) futbolcularıyla Beşiktaş Kulübü’ne katıldı. Beşiktaşlı gençlerin kurduğu futbol takımlarını tek bir çatı altında toplamayı amaç edinen Şeref Bey’in girişimleri sonucu, Basiret Kulübü de Beşiktaş’a katıldı. Bu şekilde Futbol Şubesi, resmi olarak Kulüp’te faaliyete başladı. 
Resul, Rıdvan, Behzat, Doktor Sabri, Şair Kazım, Sadi (Baltalimanı), Doktor Mehmet, Asım, Şeref, Doktor Ali ve Fahri’den oluşan ilk futbol takımının malzemelerinin masraflarını da İpekçi İhsan isimli bir sporsever karşıladı. Birinci takımın yanı sıra ikinci, üçüncü, dördüncü takımlarını da kuran futbol şubesi, Kulübümüz’ün Akaretler’deki bahçesinde futbol idmanlarını hızlandırdı. Böylece futbol Beşiktaş’ta bir anda 1 numaralı spor olmaya başladı. Ancak Balkan Savaşı’nın ardından Dünya Savaşı’nın da başlamasıyla Beşiktaş’ın sporcuları cephelere koştu ve spor faaliyetleri yok denecek duruma geldi. 
Renkleri 
Beşiktaş’ın ilk renklerinin kırmızı - beyaz olduğu, Balkan Savaşı'nın kaybedilmesinin ardından ölenlerin yası amacıyla siyah-beyaz olarak değiştirildiği söylenir. Beşiktaş tarihi ile ilgili birçok kaynak böyle yazmaktadır. Ancak 100. yıl belgeselinin hazırlanması sırasında yapılan ayrıntılı araştırmalarda, kırmızı rengin kullanılmadığı, renklerin her zaman siyah - beyaz olduğu yönündeki belgeler ağırlık göstermiştir. 

Neden "Kara Kartal"? 

 

Son iki sezonun şampiyonu Beşiktaş, 1940-1941 sezonuna gençleştirilmiş ve yenilenmiş kadrosuyla girer. Haftalar ilerledikçe puan farkını açan Beşiktaş, ligde liderliğini sürdürmektedir. Bitime 5 hafta kala rakip Süleymaniye’dir. 19 Ocak 1941 Pazar günü Semih Duransoylu’un hakemliğini yaptığı Şeref Stadı’ndaki maça Beşiktaş şu kadro ile çıkar: Faruk, Yavuz, İbrahim, Rıfat, Halil, Hüseyin, Şakir, Hakkı, Şükrü, Şeref, Eşref. O sezonun genelinde olduğu gibi, Beşiktaş yine başarılı bir oyun ortaya koyar. Maçın ikinci yarısının ortalarıdır. Beşiktaş takımı farklı önde olmasına rağmen rakip kaleye bitmek tükenmek bilmeyen hücumlar gerçekleştirmektedir. İşte o sıralarda Beşiktaş’ın akın yönü olan Şeref Stadı’nın Atatürk panosu bulunan tarafındaki tribününden bir ses yükselir: “Haydi Kara Kartallar. Hücum edin Kara Kartallar”... Şeref Stadı’nı dolduran binlerce taraftar ve maçı takip eden gazeteciler, çınlayan sesle donup kalmıştır. Son derece isabetli bir benzetmedir o anda yapılan. O sezon rakiplerini ezip geçen Beşiktaşlı futbolcuları “Kara Kartal”dan, oynadıkları futbolu “Kara Kartal gibi hücum etmek”ten başka bir şekilde tarif etmek mümkün değildir. Tribünlerden gelen sesin sahibi Mehmet Galin isimli bir balıkçıdır. 
Voleci Şeref lakabıyla maruf Şeref Görkey’in voleyle attığı 3 gol ve kaptan Hakkı Yeten’nın, Şakir’in ve Şükrü’nün birer golüyle sahadan 6-0 galip ayrılırlar. 
Bu maçın ardından, Beşiktaş’ın sembolü “Kara Kartallar” olmuştur... 

BJK FUTBOL ŞEREF TABLOSU 

OSMANLI DEVRİ 

1919-1920 İST."TÜRK İDMAN BİRLİĞİ LİGİ" ŞAMP. 
1920-1921 İST."TÜRK İDMAN BİRLİĞİ LİGİ" ŞAMP. 
1921-1922 İST."PAZAR LİGİ" ŞAMPİYONU 

CUMHURIYET DEVRİ 

1923-1924 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1933-1934 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1934 TÜRKİYE FUTBOL ŞAMPİYONU 
1934-1935 İSTANBUL SİD ŞAMPİYONU 
1937-1938 TEYYARE KUPASI ŞAMPİYONU 
1938-1939 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1939-1940 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1940-1941 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1940-1941 MİLLİ KÜME (Türkiye Ligi Şamp.) 
1941-1942 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1942-1943 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1943 İSTANBUL KUPASI ŞAMPİYONU 
1943 İZMİR FUAR KUPASI ŞAMPİYONU 
1943-1944 MİLLİ KÜME (Türkiye Ligi Şamp.) 
1944 BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONU 
1944-1945 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1945 İSTANBUL KUPASI ŞAMPİYONU 
1945-1946 İST.LİGİ ŞAMPİYONU (8 Yılda 7 kez.) 
1946-1947 MİLLİ KÜME (Türkiye Ligi Şamp.) 
1947 BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONU 
1949-1950 İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1950-1951 İST.PROF.LİGİ ŞAMPİYONU (ilk) 
1951 TÜRKİYE FUTBOL ŞAMPİYONU 
1951-1952 İST.PROF.LİGİ ŞAMPİYONU 
1952-1953 İST.PROF.LİGİ ŞAMPİYONU 
1956-1957 TÜRKIYE LİGİ (Fed.Kupası) ŞAMPİYONU 
1957-1958 TÜRKİYE LİGİ (Fed.Kupası) ŞAMPİYONU 
1959-1960 TÜRKIYE LİGİ ŞAMPİYONU 

(Mahalli ligler dikkate alınmadan doğrudan doğruya) 

1965-1966 SPOR TOTO KUPASI ŞAMPİYONU 
1965 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1965-1966 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1966 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1966-1967 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1967 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
1968 SPOR TOTO KUPASI ŞAMPİYONU 
1969-1970 SPOR TOTO KUPASI ŞAMPİYONU 
1971-1972 SPOR TOTO KUPASI ŞAMPİYONU 
1971 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1972 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1974 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1974 BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONU 
1974 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
1974-1975 TÜRKİYE KUPASI ŞAMPİYONU 
1977 BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONU 
1981-1982 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1984 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1984-1985 AMATÖR İST.LİGİ ŞAMPİYONU 
1985 TÜRKİYE AMATÖR FUTBOL ŞAMPİYONU 
1985 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1985-1986 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1986 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
1988 TÜRKİYE AMATÖR FUTBOL ŞAMPİYONU 
1988 BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONU 
1988 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1989 TÜRKİYE KUPASI ŞAMPİYONU (Fed.Kupası) 
1989 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
1989-1990 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1989-1990 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1990 TÜRKİYE KUPASI ŞAMPİYONU (Fed.Kupası) 
1990-1991 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1990-1991 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1991-1992 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU (ilk namağlup) 
1991-1992 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
1993 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1993-1994 TÜRKIYE KUPASI ŞAMPİYONU 
1994 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
1994-1995 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONU 
1996 TSYD KUPASI ŞAMPİYONU 
1997 BAŞBAKANLIK KUPASI ŞAMPİYONU 
1998 TÜRKİYE KUPASI ŞAMPİYONU 
1998 CUMHURBAŞKANLIĞI KUPASI ŞAMPİYONU 
2000 ATATÜRK KUPASI ŞAMPİYONU 
2002-2003 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU 
2005-2006 TÜRKİYE KUPASI 
2006-2007 TÜRKİYE SÜPER KUPASI 
2006-2007 TÜRKİYE KUPASI 
2008-2009 TÜRKİYE KUPASI 
2008-2009 TÜRKİYE LİGİ ŞAMPİYONLUĞU 

DİĞER BAŞARILARI 

• En fazla resmi İstanbul Ligi Şampiyonu (15 Kez). 
• Üst üste beş yıl İstanbul Şampiyonu olan tek Kulüp (1939-1943). 
• İstanbul Ligleri’nde en fazla gol atan takım (1 Sezonda 90 Gol, 8 Yılda 599 Gol) 
• Resmi Lig’de 18 maçta 18 galibiyet alan tek takım. 
• Resmi Ligler’de en fazla "namağlup şampiyon" olan takım (7 Kez). 
• Türkiye Ligi’nde "Namağlup Şampiyon" olan tek takım. 
• Türk Milli Takımı'nı temsil hakkı verilen tek takım. 
• Ambleminde AY-YILDIZ olan tek Kulüp. 
• En fazla Centilmenlik Kupası alan takım (19 Kez). 
• Genç Takımlar Futbol Ligi'nde en çok İstanbul ve Türkiye Şampiyonu olan Kulüp (30 Kez). 
• Eskrimde Balkan şampiyonu olan Kulüp. 
• "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" fikrini ortaya atıp uygulamasını ve kanunlaşmasını sağlayan Kulüp. 
• Grekoromen güreşi, öncelikle kulüplere, daha sonra da Türkiye'ye yayan Kulüp. 
• Atletizm, eskrim, boks, basketbol, güreş ve futbolda Türkiye şampiyonlukları olan Kulüp. 
• Sırıkla atlamayı Türkiye'ye getiren Kulüp (Ressam Namik İsmail). 
• Okullarda "Beden Terbiyesi" dersleri veren Kulüp. 
• Türkiye'nin en zengin tesislerine sahip Kulübü. 
• Türkiye'de her branşta "Spor Okulları" açan tek Kulüp. 
• Alt yapısından en çok yıldız yetiştiren Kulüp. 
• Üst üste 56 maç yenilmeyen tek kulüp "Yenilmez Armada". 
• Üst üste en fazla arka arkaya galip gelen takım (18 Kez). 
• İki senede sadece 1 yenilgi alan tek takım. 
• Resmi bir maçta 10 gol atan tek takım; 1989-90 sezonunda Beşiktaş-Adana Demirspor: 10-0 Ali Gültekin (4), Metin Tekin (3) ve Feyyaz Uçar (3). 
• Evinde 10 sene hiçbir Anadolu takımına yenilmeyen tek takım. 
• Lig tarihinde en uzun süre yenilmeyen ekip (48 maç) Beşiktaş, 1990-91 sezonunun 26. haftasında Gençlerbirliği'ne 2-0 yenildikten sonra, 1991-92 sezonunu yenilgisiz kapattı. Besiktaş tam 48 hafta sonra, 1992-93 sezonunun 13. haftasında Galatasaray'a 3-1 yenildi 
• Birinci futbol liginde üst üste en çok maç kazanma rekoru (1959-60 sezonu üst üste 13 maç). 
• Türkiye'de bütün kuruluşlar ISO 9001: 1994'e göre belgeli olmasına rağmen, Beşiktaş Jimnastik Kulübü ISO 9001: 2000 revizyonuna göre belgelendirilmiş ilk kuruluş. Beşiktaş Jimnastik Kulübü, sportif branşlar yönetimi ve spor tesisleri işletimi, marka ve amblemli ürün pazarlama ve satışı, basın, halk, üye ve taraftar iletişimi ile üyelik hizmetleri alanlarında ISO 9001: 2000 versiyonuyla Türkiye'de belgelendirilmiş ilk ve tek spor kulübü. 

TARİH SIRASINA GÖRE B.J.K. BAŞKANLARI 

1903-1908 Mehmet Şamil 
1908-1911 Şükrü Paşa 
1911-1918 Fuat Paşa 
1918-1923 Fuat Balkan 
1923-1924 Salih Bey 
1924-1926 Ahmet Fetgeri Aşeni 
1926-1928 Fuat Balkan 
1928-1930 Ahmet Fetgeri Aşeni 
1930-1932 Emin Şükrü Kunt 
1932-1935 A. Ziya Karamürsel 
1935-1938 Fuat Balkan 
1938-1939 A. Ziya Karamürsel 
1939-1941 Yusuf Ziya Erdem 
1941-1942 A. Ziya Karamürsel 
1942-1950 A. Ziya Kozanoğlu 
1950 Ekrem Amaç 
1950-1952 Salih Fuat Keçeci 
1952-1955 Abdullah Ziya Kozanoğlu 
1955-1956 Tahir Söğütlü 
1956-1957 Danyal Akbel 
1957- Ferhat Nasır 
1957-1958 Nuri Togay 
1958 Enver Kaya 
1959-1960 Nuri Togay 
1960-1963 Hakkı Yeten 
1963-1964 Selahattin Akel 
1964-1966 Hakkı Yeten 
1966-1967 Hasan Salman (17.06.1966-11.02.1967) 
1967-1968 Hakkı Yeten 
1968-1969 Talat Asal 
1969-1970 Rüştü Erkuş (08.12.1969-26.01.1970) 
1970 Nuri Togay (10.02.1970-29.03.1970) 
1970-1971 Agasi Şen 
1971-1972 Himmet Ünlü 
1972-1973 Şekip Okçuoğlu (21.06.1972-13.01.1973) 
1973-1977 Mehmet Üstünkaya 
1977-1979 Gazi Akınal 
1979 Hüseyin Cevahir (11.04.1979-20.05.1979) 
1979–1980 Gazi Akınal (21.05.1979-27.09.1980) 
1980-1981 Rıza Kumruoğlu (30.09.1980-28.03.1981) 
1981-1984 Mehmet Üstünkaya 
1984-2000 Süleyman Seba 
2000-2004 Serdar Bilgili 
2004-2007 Yıldırım Demirören 
2007-2010 Yıldırım Demirören 
2010- Yıldırım Demirören 

TEKNİK DİREKTÖRLER 

1911-1925 Şeref Bey Türk 
1925-1935 Zinger Macar 
1935-1944 Refik Osman Top Türk 
1944-1946 Charles Howard İngiliz 
1946-1948 Refik Osman Top Türk 
1948-1949 Guiseppe Meazza İtalyan 
1949 Hakkı Yeten Türk 
1949-1950 Eric Keen İngiliz 
1950-1951 Hakkı Yeten Türk 
1951-1952 Alfred Cable İngiliz 
1952-1953 Sadri Usuoğlu Türk 
1953-1954 Sandro Puppo İtalyan 
1955-1956 Cihat Arman Türk 
1957 Eşref Bilgiç Türk 
1956-1957 Jozef Meszaros Macar 
1957-1958 Leandro Remondini İtalyan 
1959 Hüseyin Saygun Türk 
1959-1960 Andras Kutik Macar 
1960-1961 Sanrdro Puppo İtalyan 
1961 Şeref Görkey Türk 
1961-1962 Andras Kutik Macar 
1962-1963 Ljubisa Spayiç Yugoslav 
1963-1964 Ernst Melchior Avusturya 
1964-1967 Ljubisa Spayiç Yugoslav 
1967-1968 Jane Janevski Yugoslav 
1968-1969 Krum Milev Bulgar 
1969-1970 Milovan Çiriç Yugoslav 
1970-1971 Dumitru Teoderescu Romen 
1971-1972 Gündüz Kılıç Türk 
1972-1973 Abdullah Gegiç Türk 
1973-1974 Metin Türel Türk 
1974-1975 Horst Buhtz Alman 
1975-1976 Gündüz Tekin Onay Türk 
1977 İsmet Arıkan Türk 
1977-1978 Milos Milutunoviç Yugoslav 
1978-1979 Doğan Andaç Türk 
1979-1980 Serpil Hamdi Tüzün Türk 
1980-1981 Metin Türel Türk 
1980-1983 Dorde Miliç Yugoslav 
1983-1984 Ziya Taner Türk 
1984-1986 Branko Stankoviç Yugoslav 
1986-1987 Miloş Milutinoviç Yugoslav 
1987-1993 Gordon Milne İngiliz 
1993-1996 Cristoph Daum Alman 
1996-1997 Rasim Kara Türk 
1997-1998 J. Benjamin Toshack Galler 
1998-1999 Karl Heinz Feldkamp Alman 
1999-2000 Hans Peter Briegel Alman 
2000-2001 Nevio Scala İtalyan 
2001-2002 Cristoph Daum Alman 
2002-2004 Mircea Lucescu Rumen 
2004-2005 Vicente Del Bosque İspanyol 
2005-2005 Rıza Çalımbay Türk 
2005-2007 Jean Tigana Fransız 
2007-2008 Ertuğrul Sağlam Türk 
2008-2010 Mustafa Denizli Türk 
2010- Bernhard Schuster 

TESİSLER 

Ayazağa Yusuf Tunaoğlu Stadyumu 

Gençlik ve Spor İstanbul İl Başkanlığı’nca yürütülen 100 Gönüllü 100 Tesis projesi kapsamında, eski Beşiktaş yöneticilerden Turgay Ciner ve Zafer Yıldırım ile Beşiktaşlı iş adamı Mehmet Kazancı tarafından yaptırılmıştır. Çim yüzeyli futbol sahası ve betonarme tribünü, Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'nden kiralanarak 16 Ekim 2001 tarihinde açılmıştır. 

BJK Akaryakıt İstasyonu 

BJK Akaryakıt İstasyonu’nun arsası 2.749 m²'dir. İki parselin tevhidi ile oluşmuştur. 491 m²’si Beşiktaş Belediye Encümeni’nin kararı uyarınca Beşiktaş Jimnastik Kulübün’ce satın alınmıştır. 2.257 m²’si ise daha önce Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nden satın aldığı parselden ifraz edilmiştir. 
BJK Akaryakıt İstasyonu 6 adet pompa, iki katlı kafeterya binası ile tek katlı bir müdüriyet binasından oluşmaktadır. Müdüriyet binasında akaryakıt istasyonu satış mağazasının yanında Beşiktaş Jimnastik Kulübün’e ait 30 m2’lik bir mağaza da yer almaktadır. BJK Akaryakıt İstasyonu yap, işlet, devret yöntemi ile yapılmış ve kulübün maddi çıkarları doğrultusunda sözleşme imzalanmıştır. Sözleşmeye göre en son teknoloji ürünü donanımla ve ELF akaryakıt ürünlerinin standartlarında olarak 4 Mart 2000 tarihinde işletmeye açılmıştır. 

BJK Akatlar Cola Turka Arena 

BJK Fulya Süleyman Seba Kompleksi 

BJK Koleji 

Beşiktaş Belediyesi’nden 10 yıllığına kiralanan alan üzerinde bulunan ve lokanta olarak düşünülen binanın okul olarak tadili Beşiktaş Jimnastik Kulübünün teklifi 28 Haziran 1996 tarihli encümen kararı ile uygun görülmüştür. Kaynar Eğitim Hizmetleri ve Tesisleri A.Ş. ile okul yapımı ve işletilmesine ilişkin bir sözleşme imzalanmıştır. 
Milli Eğitim Bakanlığı, Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün 20 Mayıs 1997 tarihli izni ile 1997-1998 öğrenim yılında anaokulu ve ilkokul olarak hizmete girmiştir. Anaokulu ve ilkokul kısmı Çilekli'deki binada hizmet vermekteyken 8 yıllık Temel Eğitim Yasası’nın çıkması ile mevcut binanın yeterli büyüklükte olmaması nedeniyle Reşitpaşa semtinde kiralanan binada 6 ,7 ve 8. sınıflara eğitim verilmektedir. Öğrencilerin Akatlar’daki Spor Salonu’ndan faydalanmaları da sağlanmıştır. 

BJK Nevzat Demir Tesisleri 

Beşiktaş Jimnastik Kulübü Nevzat Demir Tesisleri, Şile-Ümraniye otoyoluna cepheli ve Ümraniye kavşağına yaklaşık 1 km. uzaklıkta Orman Bakanlığı tarafından 49 yıllık intifa hakkı BJK’ya verilen 145 dönüm arazi üzerinde bulunmaktadır. 
Tesis T.C. Orman Bakanlığı tarafından Beşiktaş Jimnastik Kulübü için ilk tahsis edilen 55.600 m2 alan üzerine kurulmuş olup, tesiste Profesyonel Futbol Takımı Kamp Binası, Altyapı Futbol Takımları Kamp Binası, Basın Merkezi, toplam alanı 30.000 m2'yi bulan 4 adet çim antrenman sahası ve rekreasyon alanları yer almaktadır. 

BJK İnönü Stadyumu 

İnönü Stadı, 1947 yılında açıldı. Mimari planları Mimar Vietti Violi, Mimar Şinasi Şahingiray ve Mimar Fazıl Aysu tarafından hazırlanmış olup,2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü devrinde ve Lütfi Kırdar'ın İstanbul Valiliği ve Beden Terbiyesi Bölge Başkanlığı zamanında yapılmış ve 19 Mayıs 1947 günü açılmıştır. 1950'li yıllarda stadyumun arka tarafında bulunan gazhane ve havagazı fabrikası daha sonraki yıllarda yıkılarak yeni açık tribünler inşa edilmiştir. İnönü Stadyumu’nun ilk maçı Beşiktaş ile İsveç'in AIK takımı arasında oynanmıştır. Bu stadyumdaki ilk golü de o zamanlar Beşiktaş’ın futbolcusu olan ve Onursal Başkanı Süleyman Seba atmıştır. İlk maç 3-2 AIK' nın galibiyeti ile bitmiştir. 
8 Şubat 1998 tarihinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile BJK Derneği arasında imzalanan sözleşme ile 49 yıllık intifa hakkı verilmiş ve sözleşmenin tapuya tescil tarihi olan 27 Mart 1998 tarihinden itibaren BJK'ya ait olmuştur. BJK İnönü Stadyumu ile ilgili tasarruflarda bulunmaya sadece Beşiktaş Jimnastik Kulübü Derneği’nin yetkili olduğu hukuken tescil edilmiştir. 
2004 Yenileme Çalışmaları 
2003-2004 sezonunun tamamlanmasının ardından hemen başlayan çalışmalarla stadyum, farklı bir görünüm kazandı. Zemin indirme projesiyle, tribünler ile saha arasında sadece 4 metre uzaklık bırakıldı. Bu sayede yüzde 50 artışla, toplam koltuk kapasitesi de 32,145’e ulaştı. Kapalı trübünde bulunan basın tribünü, taraftarlardan gelen istek üzerine Numaralı Tribün tarafına alındı. Kapalı trübünün orta bölümündeki localar, tribünlerle saha arasında bulunan tel örgüler kaldırıldı. Stadyumun giriş ve çıkışlarını rahatlatmak için kapı sayısı da yüzde 100 artırılarak, 36’dan 72’ye çıkartıldı. BJK TV için stat içerisinde bir bölüm yapıldı. Ayrıca, tuvalet ve büfelere yenisi eklenerek, bakımları tamamlandı. Ayrıca 2007-2008 Mali Kongre'de İnönü Stadının 42.000 kişilik ve üstü tamamen kapanabilir bir stad yapılacağı açıklandı.Yıldırım Demirören ise"Stadımızın yapımına Mayıs 2008 de başlayıp çok kısa bir süre olan 18 ayda tamamlayacağız"demiştir. 

 

BJK Plaza ve Kulüp Binası 

Akaretler Süleyman Seba Caddesi’nde bulunan BJK arsası üzerinde Şubat 1992 tarihindeki ihale sonucunda kat karşılığı sözleşme yapılarak iş merkezi inşaatına başlanmıştır. 1995 yılında inşaatı bitirilen plazanın B Blok’u BJK’ya aittir. 
Zemin katın altı 3 kat otopark olarak planlanmıştır. 13 katlı olan plazanın zemin katında dükkanlar, diğer katlarda ise ofisler mevcuttur. BJK B Blok 3. katta ve tamamı kulübe ait olan kulüp binasında çalışmalarını sürdürmektedir. Diğer dükkan ve ofisler BJK adına kiraya verilmiştir. 

Çilekli Sosyal Tesisleri 

Beşiktaş Belediyesi ile BJK arasında 20 Mart 1995 tarihinde imzalanan sözleşmeyle 10 yıllığına kiralanan bu alan üzerinde Belediye tarafından yarım bırakılan yapılar ile yüzme havuzunun BJK tarafından tamamlaması ile 23 Temmuz 1996 tarihinde işletmeye açılmıştır. 
1998 yılı Temmuz ayında tenis kortu ve otopark ilavesiyle eski halinden daha güzel olarak yeniden hizmete açılmıştır. 

Fulya Şan Ökten Kamp Tesisleri 

Şan Ökten Kamp Tesisleri 2.011 m², Süleyman Seba Kapalı Spor Salonu 2.669 m², toplam 4.680 m² alan üzerinde bulunan tesislerin 21 Eylül 1984 tarihli protokol ile 49 yıllık intifa hakkı ve spor tesisleri işletmeciliği BJK'ya verilmiştir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü 50.447 m² olan parsellerin satışını ise 17 Ekim 1997 tarihli ek protokol III ile BJK'ya yapmıştır. 
Fulya Tesisleri’nde 2 çim, 1 toprak saha bulunmaktadır. Ayrıca 1 halı saha ve kafeterya işletmeye verilmiştir. Toprak saha tribünleri altında Futbol Alt Yapı, Güreş Şubesi ve Tesisleri ile Alt Yapı Yatakhanesi bulunmaktadır. 2 çim saha arasında A Takımı Kamp Tesisleri olan Şan Ökten Kamp Tesisleri’nde kondisyon salonu, malzeme deposu, sağlık ünitesi, toplantı salonu, restoran ve kafeterya bulunmaktadır. 

Pendik Tesisleri 

Mülkiyeti Gençlik ve Spor Müdürlüğü’ne ait 700 metrekarelik arazi 01 Aralık 1987 tarihli protokol ile, mülkiyeti Maliye Hazinesine ait ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’ne tahsisli 6925m²’lik arazi 31 Temmuz 1990 tarihli protokol ile 49 yıllığına BJK'ya tahsis edilmiştir. 
Bu arazi üzerinde inşa edilmiş olan bina ve eklentileri sadece BJK Kürek Takımı ile BJK üyeleri tarafından kullanılmak üzere işletmeye açılmıştır. 08 Şubat 1991 tarihinde onaylanan sahil yolu dolgu planı kararları ile yapılan deniz dolgusu sonucu tesisin denizle ilişkisi kesildiğinden, Kürek Şubesi’nin faaliyetlerini olumsuz yönde etkilemiştir. 

Süleyman Seba Spor Salonu 

Spor Salonu 21 Eylül 1984 tarihinde Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ile BJK arasında imzalanan protokol ile 49 yıllık intifa hakkı BJK'ya ait olan 2.669 m² alanda bulunmaktadır. İnşaat ihalesi 1993 yılında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nce yapılmıştır. 03 Haziran 1999 tarihinde de Spor Salonu BJK'ya devredilmiştir. 
Antrenman amaçlı olan Spor Salonu’nda gerekli tadilatlar yapılarak erkek ve bayan basketbol ile hentbol takımlarına antreman yaptıkları, ulusal ve uluslararası turnuva müsabakalarını oynadıkları 1500 seyirci kapasiteli NBA standardında parke zeminli modern bir spor salonu haline getirilmiştir. 17 Eylül 1999 tarihinde resmi açılışı yapılarak hizmete girmiştir. Aynı parsel üzerinde 120 m² alanlı prefabrik bir bina yaptırılmış olup basketbol idari kadrosu çalışmalarını bu binada sürdürmektedir. 

TARAFTAR GURUBU 

Beşiktaş Çarşı Grubu 
Beşiktaş Jimnastik Kulübünün taraftarlarından oluşan belli bir grubun ismidir. 1982 yılında kurulan Çarşı grubu, futbol maçlarını ağırlıklı olarak Kapalı Tribünde izler. En bilinen sloganları "Çarşı her şeye karşı!", "Çarşı Atatürk harici her şeye karşı!" ve "Evdeki hesap çarşıya uymaz"dır. En tanınan amigosu Alen Markaryan